June 26, 2019
1. gün: Küçükyalı -Yalova - Armutlu
Sabah saat 07:15'de evden çıkıp Pendik'e yollandım. Aslında hala ne tarafa gideceğime karar verememiştim ama her halükarda Yalova'yı bulmam gerekiyordu. Saat 08:00'i biraz geçe Pendik'de oldum ve az farkla feribotu kaçırdım, bir sonrakine kaldım. İskeledeki kara yavru kedilerle oynayarak zaman geçirdim. Saat 09:00'da feribot kalktı ve 09:50 gibi Yalova'da indim.
Heart | 2 | Comment | 0 | Link |
Gelmeyeli çok oldu ya, burada yollar değişmiş, önceki turlarımda geçtiğim ana cadde yaya yolu olmuş, Termal tarafını gösteren tabela benim bildiğimin ters yönüne bakıyor. Bir taksi şoförüne yol sordum. Sahilden devam edip anayola çıkmamı söyledi. Dediği gibi yaptım ve 1.5 km kadar trafikten uzak yol almış oldum. Gerçekten de çok güzel bir yaya bölgesi yapmışlar. Keyifle geçiliyor. Eminim yürümekten de aynı zevki alırdım.
Yaya yolu bir süre sonra anayolla birleşiyor. Buradan sonrası artık denizden uzak ve yüksekten gidiyor. Daha önceki gezilerimde uğramadığım Koru'ya indim. Burası Yalova'ya 28 km uzaklıkta, dik bir yokuşun dibinde küçük bir belde. Sahilde güzel bir park ve bir sürü ilginç ağaç heykel var. Bu heykeller Atatürk'ün Yalova'ya gelişinin yıldönümü kutlamaları kapsamında 2015'den beri gerçekleştirilen "Koru Genç Sanatçılar Ahşap Heykel Sempozyumları" çerçevesinde yapılarak parka yerleştirilmiş.
Biraz dolaştım, resim çektim, parkın kenarındaki kahvede çayımı içtim ve tekrar yola koyuldum.
Yokuşu tırmandıktan sonra ne tarafa döneceğimden emin olamadım ve iki kişi görüp Armutlu yolunu sordum. Tarif ettiler. Bir tanesi "Ah, gençlik..." dedi. 17 yaşlarındayken bir yarış bisikleti varmış ve sık sık Gemlik'e kadar gidermiş. İnsan gençliğinin kıymetini bilmiyor. Sonra aklı başına geliyor ama iş işten geçmiş oluyor.
Yolda canımı sıkan bir şey farkettim. En küçük dişlilerde zincir atlıyor. Yola çıkmadan önce yeni zincir takmıştım. Yeni zincirin atlaması rublenin aşındığının belirtisidir. Bu rubleyle sadece 14,000 km kadar yaptığım için bana biraz erken geldi. Bakalım sadece en küçük dişlilerin yenisini bulup değiştirerek yırtabilecek miyim. Yoksa rublenin komple değişmesi gerekecek.
Not: Dönüşte Gürsel'le konuştum. "Biraz daha kullan alışır. Zincirlerin eskiyince hepsini beraber değiştirirsin, ben öyle yapıyorum." dedi. Gerçekten de haklı çıktı, bir süre sonra atlama kesildi.
İkinci durağım Çınarcık oldu. Burada da uzun bir kordon var. Boydan boya gezdim. Millet dolaşıyor, denize giriyor filan. Fazla enteresan gelmedi. Sonunda PALİT Cafe'de pek de fena olmayan bir hamburgerle karnımı doyurdum. Biraz oyalanıp yola devam ettim.
Hem yokuş, hem sıcak olunca insan ara sıra mola vermek istiyor. Bir tırmanışın sonunda gördüğüm benzinciye daldım. Bir sandalye çekip oturdum, pompacıyla biraz sohbet ettik. Müşterisi de yoktu, iyi oldu. Nefeslendikten sonra veda edip ayrıldım.
Esenköy'ün hemen köşenin ardında olduğunu bilsem herhalde benzinci molası vermezdim. Burası da dik ve uzun bir yokuşun dibinde. Yaptığım yol 55 km olmuş. Aşağı kadar indim, sahilde gördüğüm sakin bir kafeye oturdum. Adı İkizpınar Çay Bahçesi. Burayı işleten genç arkadaş motorla Avrupa ve Afrika'da birçok ülkeyi gezmiş. Benim de bisikletle gelmiş olmam ilgisini çekti. Biraz lafladıktan sonra 14:30 gibi çayımı bitirip kalktım. Ayrılırken "İyi seyirler" dedi. Motorcular birbirine böyle şans diliyor besbelli, ben de öğrenmiş oldum. Yolcuyum diye de benden -galiba- az para aldı. Sağolsun, yolu açık olsun.
Armutlu'ya doğru giderken göz korkutan uzun bir tırmanış vardır. Yokuşun başlarında, ileride ağır ağır tırmanan iki bisikletli gördüm. Yanlarına gelince selamlaştık. Gölcük'te orman işletmesinde çalışan Ali Bey ve seneye LGS'ye girecek olan oğlu Mehmet'le tanışmış oldum. Ali Bey işten iki hafta izin almış ve baba oğul yollara düşmüşler. Doğrusu çok özendim. Ne babamla, ne de oğlumla bu tür yakın bir ilişkim oldu yazık ki. Ormancı olduğu için çok duyarlı, rüzgar santrallerinin hep ormanlık alandan yer alınarak yapıldığını ve bu yüzden ormanların tahrip olduğunu anlatıyor. Devlet bu arazileri çok ucuza devrediyormuş. Bunların aleyhinde başka şeyler duymuştum ama bu durumu bilmiyordum. Can sıkıcı bir şey tabii; yenilenebilir enerji iyi de, bunu doğaya zarar vermeden sağlamak mümkün olmalı.
Yokuş bittikten sonrası artık gerisi devamlı iniş. Armutlu'ya kadar beraber gittik. İki laf edince yol daha çabuk bitiyor. Saat 16:00 gibi Armutlu'ya varmış olduk. Ben kalacak bir yer aramak için ayrıldım. Onlar ne yapacaklarına karar vermemişlerdi. Ya bir yerde çadır kurmayı, ya da Kumla'ya kadar gitmeyi düşünüyorlardı. Zaten Ali Bey aslen Kumla'lıymış. Onlar yola Koru'dan çıktıkları için daha yol yapabilecek durumdaydılar. Nedense bir resimlerini çekmek o an aklıma gelmedi. Hatıra olurdu.
Buraya son gelişim yirmi seneyi geçmiş (1997'de Mete'yle yaptığımız tur). Bu arada o küçücük kasaba çok büyümüş, tanıyamadım. Ali Bey ve oğluyla tekrar karşılaştık, iskeleyi bulmakta bile zorlandık, sora sora bulduk ve tekrar ayrıldık.
Sonunda Civelek Apart Otel'de kaldım. Çok harika bir yer değilse de 20 sene önce kaldığım pansiyonun yanında Dolmabahçe Sarayı gibiydi. Kahvaltı falan hak getire ama. Duşun suyu da sadece "ılık" denecek kadar ısınıyordu. En azından oda düz ayaktı, bisikleti odaya alabildim. Çantaları söküp takmakla uğraşmam gerekmedi.
Hava çok sıcak olduğu için saat 18:30'a kadar odada oyalandım. Sonra çıkıp karnımı doyurdum. Sosu çok tuzlu bir buçuk İskender'in buçuğu kedilere gitti yine. Eşim Nevin'le konuşup tekmilimi verdim. Yolda kaza varmış, çok gecikmişler ama sonunda sağ salim varmışlar. Sonra biraz TV izleyip yattım. Dışarıdan bayağı gürültü geliyordu. Ayrıca bayağı da fırtına vardı. Rüzgar ertesi gün de sürerse diye endişelendim. Uyumam herhalde saat 01:00'i buldu.
Yapılan yol: 77 km, yolculuk süresi: 5:00 h, ortalama hız: 15 km/h, max hız: 50 km/h
Today's ride: 77 km (48 miles)
Total: 77 km (48 miles)
Rate this entry's writing | Heart | 2 |
Comment on this entry | Comment | 0 |