April 16, 2004
7. gün: Edirne - Babaeski
Bugün benim için turun son günü. Lüleburgaz'da bir gün fazladan kalınca geriye bisikletle dönme olanağım pek kalmadı. Otobüs bulma sorunu da olabileceğini düşünerek Babaeski'den dönmeye karar verdim. Fikret Albay da öğretmen evinde bize katıldı ve beraberce yapılan güzel bir kahvaltıdan sonra Babaeski'ye doğru yola çıktık.
Yol yine son derece güzel. Hafiften inip çıkıyor, trafik çok az. Saat 11:00'e doğru Havsa'ya girerken karşıdan gelen bir bisikletli gördük. Bisikletini önlü arkalı yüklemişti. Yanına yanaştık. Norveç'liymiş, bugün Bulgaristan'a geçip yoluna devam edecekmiş. Yol durumunu sordu, anlattık. İyi şanslar dileyip vedalaştık.
Havsa'nın içinde küçük bir kahvede çay içtik, yine parasını veremedik. Geçtiğimiz her yerde Fikret Albay'ı tanıyorlar. Buraları o kadar çok gezmiş ki...
Heart | 0 | Comment | 0 | Link |
Heart | 0 | Comment | 0 | Link |
Havsa'dan sonra yol yine aynı. Otoyol sayesinde bu yolların trafiği çok hafiflemiş. Kilometrelerce hiç araç görmeden gittiğimiz oluyor.
Çeşitli defalar bu taraflardaki köpeklere karşı beni uyarmışlar, dikkatli olmamı söylemişlerdi. Yola çıkarken ben de bayağı tedirgindim. Oysa yolda rastladığımız tüm köpekler sadece uzaktan havladı, bize saldıracakmış gibi hızla koşup tarla sınırına gelince durdu. Bir kısmı da bize hiç dönüp bakmadı bile. Anlatılanlarda gerçek payı vardır herhalde ama demek şanslıymışız ki bize piyango vurmadı. Alaattin Bey'in bisikletinde zil yerine kullandığı ve çeşitli elektronik siren sesleri çıkartan bir alet vardı. Bazen köpeklerin yanından geçerken onu öttürüp hayvanları çıldırtıyordu, buna rağmen yine de hiç saldırmadılar.
Gün ilerledikçe hava çok güzelleşti ve ısındı. Turun ilk günlerine geri dönmüş gibiydik. Ben ince giyinmekle iyi etmişim, ötekiler yolda soyunmaya başladılar. Nihayet 55 km yoldan sonra saat 13:00 gibi Babaeski'ye vardık ve Alaattin Bey'le benim turumuz resmen sona ermiş oldu. Önce Hacı'nın Lokantası'nda karnımızı doyurduk. Buranın en iyi lokantası herhalde, herkes burayı tavsiye etti, büyük bir salonu, lezzetli yemekleri ve uygun fiyatları var.
Alaattin Bey'i saat 14:00 otobüsüyle İstanbul'a uğurladık. Onun evi Fatih'te olduğu için Esenler'de inip bisikletle devam etmek ona uyuyordu. Oysa ben Küçükyalı'ya gitmek için Harem otobüsüne binmeliydim, o da akşam 18:15'te varmış.
Necati Bey'le Fikret Albay Lüleburgaz'a doğru devam ettiler. Necati Bey yarın otobüsle dönecek, Fikret Albay ise turu bisikletle bitirecek.
Ben de biraz şehri dolaştım. Babaeski tren istasyonunu buldum. Terkedilmiş gibiydi. Şehir içinde 10-15 km dolaştıktan sonra kayboldum ve yolu sorarak şehir merkezine geri dönebildim. Sonra bir gazete ve kuruyemiş alarak otobüs saatine kadar parkta oyalandım.
Bu taraflarda bisikleti otobüse almakta hiç sorun çıkartmıyorlar, ücret de istemiyorlar. Bindiğim otobüs Rize'ye kadar gidiyormuş. Her şehre girip her otobüs durağı ve köşebaşında durarak sonunda saat 23:00 gibi Harem'e vardı. Ben de ancak geceyarısından sonra evde olabildim.
Böylece Trakya tarafına ilk defa gitmiş oldum. Söylediğim gibi yollar düz ve trafiksiz, insanlar özellikle küçük yerlerde çok hoşsohbet, dost canlısı ve konuksever. Büyük şehirlerde bunu pek göremedim, özellikle Edirne'nin insanı İstanbul'dan pek farklı değil.
İstanbul'dan çıkışta kullandığımız yolu pek tavsiye etmiyorum. D100'ün trafiğinde bisiklet sürmenin hiç zevki yok. Bisikletle batıya gitmenin en iyi yolunun Kemerburgaz-Vize-Saray üzerinden olduğunu herkes söylüyor.
Yapılan yol: 83 km, yolculuk süresi: 4:56 h, ortalama hız: 17 km/h,max hız: 51 km/h
Today's ride: 83 km (52 miles)
Total: 475 km (295 miles)
Rate this entry's writing | Heart | 0 |
Comment on this entry | Comment | 0 |