June 7, 1997
6. gün: Zeytinbağı - Gölyazı - Akçalar
Sabah bir kuş sesiyle uyandık. Mete ile bir süre hangi kuş olduğu konusunda anlaşamadık. Ben kumru dedim, o ise baykuş diye ısrar etti. Sonunda (o da komşu teyzenin yardımıyla) ben haklı çıktım... Güne çorbayla başladık. Daha önce Zeytinbağı'ya kadar geldiğimden bahsetmiştim. Buradan sonrasını ikimiz de ilk defa göreceğimiz için merakla yola çıktık.
Yolculuk genelde güzel ve olaysız geçti. Yeşillikler arasında genelde yokuşsuz köy yollarında rahatça pedal bastık. Önce Esence'den (Eşkel) geçtik. Buranın hatırladığım kadarıyla çok güzel ve geniş bir kumsalı vardı ama kumsala kadar inmedik. Ayrıca TRT1 İstanbul Radyosu da buradaki vericiden yayın yapıyor. Hava çok bulutlu ve kapalıydı. Her an yağmur yağması tehdidi altında yol alarak Çayönü, Hürriyet ve Taşpınar Köylerinden geçip Yenikaraağaç Köyü yakınında Bursa-İzmir karayoluna çıktık. Bol trafikli bu yol bisiklet yolculuğunu tehlikeli hale getiriyordu. 1 km kadar gittikten sonra sonra bir benzincide yemek yedik. Buradan sonra anayolun kenarında yol genişletilmesi için geniş bir toprak şerit açılmıştı. Bu yolu kullanarak -biraz rahatsız da olsa- trafikten kaçtık. 6 km kadar sonra anayoldan saparak Uluabat (Apolyont) Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyüne indik.
İstanbul'da bir arkadaşım Gölyazı'da güzel bir otel olduğundan bahsetmişti. Onun için biz de bugünün hedefi olarak burayı seçmiştik. Günün sürprizini Gölyazı'ya geldiğimizde yaşadık: Otel kapanarak sağlık ocağı olmuş, başka da kalacak yer bulmak mümkün değil. Kahveci kahvenin üstünde mevsimlik işçilerle kalabileceğimizi söyledi, istemedik. Burayı tavsiye eden dostumun kulaklarını bol bol çınlatıp bir mağarada veya ormanda gecelemeyi göze alarak yola çıktık. Akşam için yiyecek birşeyler almağa uğradığımız bakkal, yakındaki Akçalar Köyü'nde otel olduğunu söyledi. 16 km daha yol yaptık. Başköy sapağından Akçalar'a indik. Günün ikinci sürprizi: Buradaki otel de kapanmış ve bir aileye ev olarak kiraya verilmiş. Yolculuğumuzun devamında tüm küçük yerleşim birimlerindeki otellerin teker teker kapanmakta olduğunu öğrendik. Neden olarak ta, ulaşımın rahatlaması sonucu köylere günübirlik gitmenin çok kolaylaşması gösteriliyor. (Tabii günün birinde orta yaşlı iki zibidinin bisikletle gelebileceği kimsenin aklına gelmemiş! ;)
Gölyazı'nın aksine buradaki köy sakinleri bizimle çok ilgilendiler. Bize kalacak yer aradılar, sonunda mezbahada soğutma teknisyeni Cihat Kaş her olanağı araştırdıktan sonra son çare olarak mezbahanın üst katında bir oda buldu ve gece kalmamızı sağladı. Yanımıza çadır almadığımıza pişman olduğumuz tek gece de bu oldu. Akşam geç saatte yoğun yağış başladı, bütün gece ve ertesi gün sürdü. Aslında şimdi düşünüyorum da, çadırımız olsaydı bile o havada ne kadar işe yarardı, bilemiyorum...
Heart | 0 | Comment | 0 | Link |
Akçalar Köyü, bir meydanı ve koca bir camisi olan küçük bir yer. Köyün geçim kaynağı hayvancılık, bir de yakındaki Kerevitaş Fabrikası. Fabrikanın önünden geçerken tüm çevresinin bir hapishane gibi yüksek çitler ve dikenli tellerle çevrilmiş olduğunu gördük. Dışarıdaki sefilliğe inat gibi içeride papyonlu garsonlar servis yapıyorlardı. Bir de Mudanya'yı maddi-manevi her türlü destekleyerek gelişmesine büyük katkıda bulunan Siemens Kablo Fabrikası'nı düşündüm. İki firma arasındaki anlayış ve çevreye uyum farkı dikenli tellerden belli oluyor ve insanı dehşete düşürüyordu. Bu arada Kerevitaş'çılar ne kadar çevreci olduklarını göstermek için dikenli telleri yeşile boyamayı da ihmal etmemişlerdi!
Yapılan yol: 62 km, yolculuk süresi: 4:05 h, ortalama hız: 15 km/h, max hız: 50 km/h
Today's ride: 62 km (39 miles)
Total: 352 km (219 miles)
Rate this entry's writing | Heart | 0 |
Comment on this entry | Comment | 0 |